Ahmet Minguzzi cinayeti, bize yalnızca bir trajediyi değil, Türk ceza hukukunun en kritik tartışmasını da yeniden hatırlattı: Çocuk failler için öngörülen cezai indirimler.
Türk Ceza Kanunu’na göre, 12 yaş altındaki çocukların hiçbir cezai sorumluluğu bulunmamaktadır. 12–15 yaş arasında ise algılama yeteneğine göre indirim uygulanmaktadır; 15–18 yaş arasında ise gençlerin işlediği suçlar, yetişkinlere kıyasla çok daha düşük yaptırımlarla cezalandırılmaktadır. Kağıt üzerinde bu yaklaşım, çocuğu koruma amacı taşımaktadır. Ancak gelin görün ki, günümüz Türkiye’sinde bu düzenlemeler artık ciddi bir toplumsal adalet krizine yol açmaktadır.
Çünkü artık çocuklar sadece “oyun oynarken yanlışlıkla suç işleyen masum figürler” değiller. Örgütlü suçlar, sokak çeteleri ve terör yapıları, çocukları bilerek suçun içine çekmektedir. Planlı cinayetlerde, gasp olaylarında, hatta uyuşturucu ticaretinde “çocuk kartı” kullanılmaktadır. Yani indirimler, çocukları korumaktan çok, suç örgütlerine hukuki bir zırh sağlamış durumdadır.
Dünya uygulamalarına baktığımızda, ABD ve İngiltere’de ağır suçlarda çocuklar yetişkin gibi yargılanmaktadır. 13 yaşında bir fail ömür boyu hapse mahkûm edilebilmektedir.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi dahi bu uygulamaları sert bulsa da, toplum güvenliği açısından caydırıcı etkisi tartışılmazdır. Öte yandan, İskandinav ülkelerinde “kanunla sorunlu çocuk” modeliyle çocuğu bireysel fail değil, sosyal mağduriyetin ürünü olarak gören bir yaklaşım mevcuttur. Ancak bu model, Türkiye’nin gerçekleriyle örtüşmemektedir. Çünkü bizde suça sürüklenen çocukların büyük kısmı, artık ne yazık ki sistematik olarak örgütlü suç mekanizmalarının parçası haline gelmiş durumdadır.
Bu düzenlemelerin tarihi arka planında, çocuğun gelişimsel özelliklerini ve rehabilitasyon hakkını koruma amacı vardır. Ancak bugün, uygulamada karşımıza bambaşka bir tablo çıkmaktadır. Suç örgütleri, ceza indirimi garantisini kullanarak çocukları bilerek suçun içine sürüklemektedir. Başka bir ifadeyle, kanunun koruma niyeti, fiilen suçun aracı haline gelmiş durumdadır.
Türkiye’nin sosyolojik koşulları değerlendirildiğinde, “kanunla sorunlu çocuk” modelinin tek başına yeterli olmayacağı açıktır. Zira bizde çocuk faillerin bir kısmı artık yalnızca mağdur değil; bilinçli şekilde örgütlü suçların aktörüdür. Dolayısıyla ağır suçlarda yaş küçüklüğü indiriminin kaldırılması kaçınılmazdır.
Hukuken şu soruyu sormak gerekir: Mağdurun yaşam hakkı 17 yaşındaki failin küçüklüğü karşısında daha mı az değerli? Elbette hayır. Anayasa’nın 17. maddesi herkesin yaşam hakkını güvence altına alır; bu hak, failin yaşıyla ölçülemez. Türk ceza adaletinin temel ilkelerinden biri olan “orantılılık” da, suça uygun cezanın verilmesini zorunlu kılmaktadır.
Bugün uygulanan indirimler, adalet duygusunu zedelemekte, caydırıcılığı ortadan kaldırmakta ve kamu vicdanını yaralamaktadır. Çocuk koruma politikaları elbette devam etmelidir, fakat ağır suçlar söz konusu olduğunda adalet terazisinin bozulmasına izin verilmemelidir.
Çözüm Önerileri
1.Ağır suçlarda indirim kaldırılmalı: Kasten öldürme, cinsel saldırı ve örgütlü suçlar bakımından yaş küçüklüğü indirimi uygulanmamalıdır.
2.Özel çocuk ceza mahkemelerinin işlevselliği arttırılmalıdır. Hakimler, psikologlar ve sosyal hizmet uzmanlarının ortak çalıştığı, ihtisaslaşmış mahkemeler çocuğun hem hukuki hem psikolojik yönünü değerlendirmelidir.
3.Önleyici sosyal politikalar güçlendirilmelidir. Çocukların suça sürüklenmesini engellemek için eğitim, sosyal destek ve aile danışmanlığı mekanizmaları yaygınlaştırılmalıdır.
4.Uluslararası standartlarla uyum sağlanmalıdır. Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin koruyucu hükümleri korunurken, ağır suçlarda toplum güvenliği ve mağdur hakları öncelenmelidir.
Çocuğu korumak ayrı, suçu mazur göstermek ayrıdır. Bugün yaş küçüklüğü indirimi, suçu hafifleten bir araca dönüşmüşse bu durum kabul edilemez. Ceza indirimi adı altında topluma verilen mesaj, “17 yaşında bir gencin işlediği cinayet daha hafif sayılır” algısını dayatmaktadır. Oysa adalet, mağdurun yaşıyla değil, suçun ağırlığıyla ölçülür.
Türkiye, ağır suçlarda “çocuk indirimi” ni kaldırmalıdır. Eğitim ve rehabilitasyontedbirleri elbette uygulanmalıdır; ama cinayet, cinsel saldırı veya organize suç söz konusu olduğunda, failin 17 yaşında olması mağdurun acısını hafifletmez. Adaletin terazisi, suçun ağırlığına göre işlemelidir.
Av.Burak EVCİ